Emlakta Bölgesel Fırsatlar Gözden Kaçan Kazanç Kapılarını Keşfedin

webmaster

A professional real estate agent, fully clothed in a modest business suit, stands confidently in a modern, well-lit office. Through a large window, the bustling urban landscape of a major Turkish city is visible, featuring a mix of high-rise commercial buildings, modern residential towers, and visible infrastructure like roads or a metro line, symbolizing economic development. The agent holds a document or tablet, indicating a focus on market data. Perfect anatomy, correct proportions, natural pose, well-formed hands, proper finger count, natural body proportions, safe for work, appropriate content, fully clothed, professional photography, high quality.

Gayrimenkul piyasası, dinamik yapısıyla her zaman ilgi odağı olmuştur. Ancak bu büyük ekosistem içinde, bölgesel farklılıkların ne denli belirleyici olduğunu çoğu zaman göz ardı edebiliyoruz.

Yıllardır bu sektörün içinde biri olarak, kendi gözlemlediğim ve analiz ettiğim bir gerçek var: Türkiye’de bir şehrin, hatta aynı şehrin farklı semtlerinin bile bambaşka bir gayrimenkul dinamiği sergilemesi şaşırtıcı değil.

Son dönemde yaşadığımız ekonomik çalkantılar, yüksek enflasyon ve kentsel dönüşüm projelerinin hızlanması, piyasanın bölgelere göre ayrışmasını daha da belirginleştirdi.

Örneğin, İstanbul’da deprem riski ve ulaşım kolaylığı gibi faktörler alıcıların tercihlerini şehrin belirli bölgelerine yönlendirirken, Ege ve Akdeniz kıyılarında turizm ve emeklilik amaçlı taleplerin artışı bambaşka bir tablo çiziyor.

Özellikle uzaktan çalışma modellerinin yaygınlaşmasıyla, daha sakin ve doğayla iç içe lokasyonlara olan ilgi de hissedilir derecede arttı. Geleceğe baktığımızda ise, özellikle sürdürülebilir ve akıllı ev konseptleri ile teknolojik entegrasyonun, şehir dışına yönelen talebin, bölgeler arası fiyat ve talep dengesini daha da değiştireceğini öngörebiliriz.

Bu karmaşık yapıyı doğru anlamak, yatırımcılar ve ev sahibi olmak isteyenler için kritik önem taşıyor. Aşağıdaki yazımızda detaylı bir şekilde bu konuyu ele alacağız.

Gayrimenkul piyasasının bu karmaşık ve değişken yapısını daha iyi anlamak için, gelin bölgelerin kendine özgü dinamiklerine yakından bakalım.

Bölgesel Ekonomik Yapıların Gayrimenkul Fiyatlarına Etkisi

emlakta - 이미지 1

Bir şehrin veya bölgenin ekonomik omurgası, inanın bana, oradaki gayrimenkul değerlerini doğrudan şekillendiriyor. Yıllardır piyasayı takip eden biri olarak şunu çok net gördüm: Sanayinin güçlü olduğu bölgelerdeki iş imkanları, nüfus çekiciliği yaratıyor ve bu da doğal olarak konut talebini artırıyor. Örneğin, Marmara Bölgesi’ndeki sanayi merkezleri, sürekli göç aldıkları için kira ve satış fiyatlarında istikrarlı bir yükseliş sergiliyor. Bu durum, sadece fabrika çalışanlarını değil, onlara hizmet veren esnafı, öğretmenleri, doktorları da bölgeye çekiyor ve adeta bir domino etkisi yaratıyor. Benim yaşadığım tecrübelere göre, bir bölgeye yeni bir fabrika veya büyük bir sanayi tesisi kurulacağı haberi yayıldığında, henüz temeli atılmadan bile çevresindeki arsa ve konut fiyatlarında hareketlenme başladığını defalarca gördüm. Bu, sadece bugünü değil, gelecekteki potansiyeli de satın almak anlamına geliyor.

1. Sanayi ve İstihdamın Çekim Gücü

Türkiye’de sanayinin kalbi olarak bilinen Bursa, Kocaeli, Gebze gibi şehirler, sundukları istihdam olanakları sayesinde sürekli bir iç göç alıyor. Bu durum, buralardaki konut piyasasını canlı tutuyor ve fiyatların belirli bir seviyenin altına düşmesini engelliyor. İnsanlar, işlerine yakın olmak, ulaşım masraflarından kısmak için bu bölgeleri tercih ediyor. Benim şahsen gözlemlediğim bir durum var; özellikle beyaz yakalı çalışanlar, sanayi bölgelerinin çeperlerindeki daha nitelikli projeleri tercih ederken, mavi yakalılar ise şehir merkezine veya sanayi sitelerine daha yakın, daha uygun fiyatlı kiralık dairelere yöneliyor. Bu da piyasada farklı segmentlerdeki konutlara olan talebi belirliyor ve yatırımcıların bu farklı dinamikleri anlaması gerekiyor.

2. Tarım ve Turizm Bölgelerindeki Değişen Dinamikler

Ege ve Akdeniz kıyılarımızda ise durum bambaşka. Burada gayrimenkul piyasası daha çok tarım ve turizm gelirleriyle şekilleniyor. Antalya, Muğla, İzmir gibi şehirlerde yazlık konut talebi, yabancı alıcı ilgisi ve emeklilik dönemi için yerleşme eğilimi fiyatları belirliyor. Özellikle pandeminin etkisiyle, insanlar büyük şehirlerin kalabalığından kaçıp, doğayla iç içe, daha sakin yerlerde yaşamaya yöneldi. Bu durum, Bodrum, Alaçatı gibi popüler tatil beldelerinin yanı sıra, daha iç kesimlerdeki köylere ve kasabalara olan ilgiyi de artırdı. Bir arkadaşımın anlattığına göre, eskiden kimsenin dönüp bakmadığı bir Ege köyünde, internet altyapısı güçlendirildikten sonra uzaktan çalışanların akınına uğramasıyla arsa fiyatlarının tavan yaptığını duymuştum. Bu, pazarın ne kadar hızlı adapte olabildiğinin güzel bir göstergesi.

Kentsel Dönüşüm ve Altyapı Yatırımlarının Piyasa Etkisi

Şehirlerimizin çehresini değiştiren kentsel dönüşüm projeleri ve yeni altyapı yatırımları, gayrimenkul piyasasında adeta deprem etkisi yaratıyor. Özellikle İstanbul gibi büyük metropollerde, deprem riski taşıyan binaların yenilenmesi, bir yandan konut arzını kısa vadede düşürürken, uzun vadede daha güvenli ve modern yapılarla piyasayı canlandırıyor. Eski ve yıpranmış semtlerin, yepyeni yaşam alanlarına dönüşmesiyle birlikte, bu bölgelerin prestiji ve dolayısıyla emlak değerleri de hızla yükseliyor. Marmaray, Avrasya Tüneli, yeni metro hatları gibi ulaşım projelerinin geçtiği güzergahlar üzerinde ise, daha önce gözden uzak kalmış yerleşim yerlerinin bir anda cazibe merkezi haline geldiğini gözlemliyoruz. Bir ara, sırf yeni metro hattı projesi açıklandığı için, hattın geçeceği duraklara yakın arsa sahiplerinin bir gecede zenginleştiğini anlatırlardı, ki bu hikayelerin gerçeklik payı hiç de az değil.

1. Yenilenen Semtlerin Değer Kazancı

Kentsel dönüşüm, sadece eski binaları yıkıp yenisini yapmakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal donatı alanları, yeşil alanlar, modern otoparklar gibi yaşam kalitesini artıran unsurları da beraberinde getiriyor. Bu durum, o semtlere olan ilgiyi artırıyor ve emlak fiyatlarında ciddi bir sıçrama yaşanmasına neden oluyor. Örneğin, Fikirtepe’de yaşanan dönüşüm, bölgenin imajını tamamen değiştirdi ve fiyatlar inanılmaz seviyelere çıktı. Ancak bu süreçler, bazen sancılı olabiliyor; kiracıların durumu, müteahhit firmaların güvenilirliği gibi konular da piyasayı etkileyen faktörler arasında. Benim gözlemlediğim, yatırımcıların bu dönüşüm potansiyeli olan bölgeleri çok yakından takip ettiği ve doğru zamanda girenlerin yüksek kazançlar elde ettiği yönünde.

2. Ulaşım Ağlarının Rolü ve Yeni Gelişen Bölgeler

Ulaşım akslarının gelişimi, bir bölgenin erişilebilirliğini artırarak orayı daha çekici hale getiriyor. İstanbul’da Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi mega projeler, şehrin çeperlerinde yeni yaşam alanlarının ve lojistik merkezlerinin oluşmasına zemin hazırladı. Bu durum, şehir merkezindeki yoğunluktan kaçmak isteyenler için yeni seçenekler sunarken, buralardaki arsa ve konut fiyatlarını da hızla yukarı taşıdı. Eskiden “köy” olarak anılan yerlerin, bir anda yeni şehirleşme bölgelerine dönüşmesi, ulaşım ağlarının ne kadar belirleyici olduğunu gösteriyor. İnsanlar artık işe gidip gelirken harcayacakları zamandan tasarruf etmek için, biraz daha uzakta ama ulaşımı kolay olan yerleri tercih etmeye başladılar.

Demografik Yapı ve Yaşam Tercihlerinin Etkisi

Bir bölgenin demografik özellikleri, yani nüfusun yaş, eğitim, gelir seviyesi gibi faktörleri, gayrimenkul piyasasının şekillenmesinde kilit rol oynuyor. Genç ve dinamik nüfusun yoğun olduğu semtlerde genellikle küçük daireler, stüdyo daireler ve öğrenci evleri revaçtayken, ailelerin tercih ettiği bölgelerde daha geniş, bahçeli veya sitelerde yer alan konutlara talep artıyor. Pandemi sonrası değişen yaşam tarzı tercihleri de bu durumu iyice belirginleştirdi. Artık sadece şehir merkezine yakınlık değil, yeşil alanlara erişim, sosyal donatılar, hatta komşuluk ilişkileri bile ev arayışında önemli bir kriter haline geldi. İnsanlar, sadece dört duvarı değil, bir yaşam tarzını satın almak istiyorlar. Benim kendi çevremde bile, kalabalık şehir hayatından bunalıp Ege’de küçük bir kasabaya yerleşenlerin sayısı hiç de az değil.

1. Genç Nüfusun Şekillendirdiği Piyasalar

Üniversite şehirleri, genç nüfusun yoğunluğu sayesinde sürekli hareketli bir kiralık konut piyasasına sahip. Eskişehir, İzmir, Ankara gibi şehirlerde öğrenci daireleri, yurtlar ve 1+1, 2+1 daireler her zaman talep görüyor. Bu durum, yatırımcılar için de cazip kira getirisi fırsatları sunuyor. Öğrencilerin yanı sıra, yeni mezun olup iş hayatına atılan genç profesyoneller de bu bölgelerde ilk evlerini kiralama veya satın alma eğiliminde oluyor. Bu genç nüfusun beklentileri de farklı; sosyalleşebilecekleri mekanlara yakınlık, toplu taşıma olanakları ve internet altyapısının kalitesi gibi faktörler karar süreçlerinde etkili oluyor.

2. Emeklilik ve Sakin Yaşam Arayışı

Emeklilik dönemini geçirmek isteyenler veya büyük şehirlerin stresinden uzaklaşmak isteyenler, genellikle Ege ve Akdeniz’in huzurlu kasabalarına yöneliyor. Buralarda daha çok müstakil evler, yazlıklar veya butik siteler tercih ediliyor. Bodrum, Fethiye, Kaş gibi yerler, hem doğal güzellikleri hem de sosyal yaşam olanaklarıyla bu kesimin ilgisini çekiyor. Bu bölgelerde yabancı alıcıların da etkisiyle gayrimenkul fiyatları zaman zaman spekülatif artışlar gösterebiliyor. Özellikle uzaktan çalışma modelinin yaygınlaşmasıyla, birçok kişi artık işini evden yürütebildiği için, bu tür sakin yerlerde kalıcı olarak yaşama kararı alabiliyor. Benim tanık olduğum bir olayda, İstanbul’daki yüksek kira fiyatlarından bunalan bir çift, Antalya’nın küçük bir ilçesine taşınıp hem daha geniş bir evde yaşama hem de aynı işlerini uzaktan sürdürme imkanı bulmuştu.

Yabancı Yatırımcı İlgisi ve Uluslararası Etkiler

Türk gayrimenkul piyasası, son yıllarda yabancı yatırımcıların da yoğun ilgisini çekiyor. Özellikle vatandaşlık edinme programları, döviz kuru avantajları ve Türkiye’nin jeopolitik konumu, Orta Doğu, Avrupa ve Rusya’dan gelen alıcılar için cazip bir seçenek haline getirdi. Bu durum, özellikle İstanbul’un belirli semtlerinde, Antalya, Alanya gibi turistik bölgelerde ve Bursa, Yalova gibi Körfez ülkeleri yatırımcılarının ilgi gösterdiği yerlerde fiyatları önemli ölçüde etkiledi. Yabancıların tercihleri, lüks konut segmentinde ve büyük ölçekli projelerde belirleyici oluyor. Ancak bu durum, bazen yerel alıcılar için fiyatların erişilemez hale gelmesine de neden olabiliyor. Piyasanın bu uluslararası boyutu, bölgesel farklılıkları daha da derinleştiriyor.

1. Vatandaşlık Amaçlı Yatırımlar

Türkiye’de gayrimenkul satın alarak vatandaşlık edinme programı, özellikle belli bir yatırım limitinin üzerindeki alıcılar için büyük bir teşvik oldu. Bu durum, özellikle İstanbul’un merkezi veya yeni gelişen bölgelerindeki lüks konut projelerine olan talebi artırdı. Yabancı yatırımcılar genellikle sıfır, markalı konut projelerini tercih ediyorlar ve bu da geliştiricilerin bu segmente yönelmesine neden oluyor. Benim gözlemim, bu tür alımların piyasayı özellikle belirli semtlerde canlandırdığı ve fiyatlara yukarı yönlü baskı yaptığı yönünde. Ancak bu alıcıların beklentileri de yüksek; proje kalitesi, lokasyonun prestiji ve potansiyel kira getirisi onlar için çok önemli.

2. Turizm ve Tatil Amaçlı Alımlar

Akdeniz ve Ege kıyılarımız, başta Avrupalılar ve Ruslar olmak üzere birçok yabancı için tatil ve emeklilik destinasyonu olmaya devam ediyor. Bodrum, Fethiye, Kaş, Alanya gibi yerler, hem kısa dönem kiralama potansiyeli hem de kişisel kullanım için cazip fırsatlar sunuyor. Bu bölgelerde özellikle deniz manzaralı, müstakil veya site içerisindeki villalar ve daireler popüler. Yabancı alıcıların artan ilgisi, bu bölgelerdeki fiyatları yerel piyasadan farklı bir seviyeye taşıyor. Bir emlakçı arkadaşımın anlattığına göre, Alanya’da bir site içinde satılık daire çıktığında, yerel bir aile bakmaya gitmeden önce, Rus bir alıcının uzaktan görüntülü görüşme ile alım yaptığını görmüştü. Bu tür durumlar, piyasadaki hızın ve uluslararası ilginin bir göstergesi.

Gelecek Trendler ve Sürdürülebilirlik Odaklı Gayrimenkul

Gayrimenkul piyasası sürekli evrilen bir yapıya sahip ve gelecekte bizi nelerin beklediğini anlamak, doğru yatırım kararları almak için kritik önem taşıyor. Özellikle iklim değişikliği endişeleri ve artan çevre bilinci, sürdürülebilirlik odaklı konut projelerine olan ilgiyi artırıyor. Enerji verimliliği yüksek binalar, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan siteler ve yeşil bina sertifikalı projeler, hem çevresel faydaları hem de uzun vadede düşük işletme maliyetleri nedeniyle daha fazla tercih ediliyor. Benim öngörüm, şehir merkezlerinin dışına doğru genişleyen, doğayla daha entegre, akıllı teknolojilerle donatılmış yeni yaşam alanlarının yükseleceği yönünde. Ayrıca, uzaktan çalışma modellerinin kalıcılaşmasıyla, insanlar artık sadece işlerine yakın olmak yerine, yaşam kalitelerini artıracak lokasyonları daha fazla göz önünde bulunduracaklar.

1. Yeşil Binalar ve Enerji Verimliliği

Geleceğin gayrimenkulü, kesinlikle yeşil ve enerji verimli olacak. Güneş panelleri, yağmur suyu toplama sistemleri, gri su arıtma tesisleri gibi özellikler, sadece çevreyi korumakla kalmıyor, aynı zamanda ev sahiplerinin aidat ve enerji faturalarını da düşürüyor. Bu da bu tür projelere olan talebi artırıyor. Özellikle büyük şehirlerde, yeni yapılan konut projelerinde enerji kimlik belgesi ve belirli bir enerji sınıfına sahip olma zorunluluğu, geliştiricileri bu yöne itiyor. Benim kişisel düşüncem, ilerleyen dönemlerde bu tür özelliklere sahip olmayan binaların değer kaybetme riskinin artacağı yönünde. Çünkü insanlar artık sadece bugünü değil, yarını da düşünüyor ve sürdürülebilirlik onlar için önemli bir değer haline geliyor.

2. Akıllı Şehir ve Ev Teknolojileri

Akıllı ev sistemleri, güvenlikten enerji yönetimine, aydınlatmadan iklimlendirmeye kadar birçok alanda yaşamı kolaylaştırıyor. Özellikle genç nesil alıcılar, bu tür teknolojik donanımlara sahip evleri tercih ediyor. Giyilebilir teknolojiyle entegre olabilen evler, uzaktan kontrol edilebilen sistemler ve hatta yapay zeka destekli kişisel asistanlar, modern konutların vazgeçilmez bir parçası haline geliyor. Benim denediğim bir akıllı ev sisteminde, dışarıdan eve gelmeden önce klimayı açabilmek veya ışıkları ayarlayabilmek gerçekten hayatı çok kolaylaştıran bir detaydı. Gelecekte, şehirlerin de akıllı sensörler ve veri analizleriyle yönetildiği, ulaşımın daha verimli hale getirildiği ve kamusal alanların daha güvenli olduğu bir yapıya evrileceğini öngörebiliriz. Bu da gayrimenkul piyasasına yeni dinamikler getirecektir.

Gayrimenkul piyasasında bölgesel farklılıkları anlamak, hem yatırımcılar hem de ev sahibi olmak isteyenler için pusula görevi görüyor. Türkiye’nin her köşesi kendine has bir hikaye anlatırken, bu hikayeleri doğru okuyabilmek gelecekteki başarıların anahtarı.

Bölge Tipi Belirleyici Faktörler Tipik Talep Ortalama Getiri Potansiyeli
Büyük Şehir Merkezleri (İstanbul, Ankara, İzmir) İstihdam, Ulaşım, Kentsel Dönüşüm, Yabancı Yatırım Modern Daireler, Ofisler, Kiralık Konutlar Yüksek Satış Fiyatı, Orta Kira Getirisi
Sanayi Bölgeleri (Bursa, Kocaeli, Gaziantep) İş İmkanları, Nüfus Artışı, Altyapı Gelişimi Orta Gelir Konutları, Kiralık Daireler Orta Satış Fiyatı, Yüksek Kira Getirisi
Turistik Sahil Şehirleri (Antalya, Muğla, İzmir) Turizm, Yabancı Talep, Emeklilik, Yazlık Konut Yazlık Evler, Villalar, Butik Daireler Yüksek Satış Fiyatı, Sezonluk Yüksek Kira Getirisi
Anadolu Şehirleri (Gelişmekte Olan) Yeni Üniversiteler, Tarım, Bölgesel Teşvikler Uygun Fiyatlı Konutlar, Öğrenci Evleri Düşük Satış Fiyatı, İstikrarlı Kira Getirisi
Sakin Kasaba ve Köyler (Ulaşım Gelişen) Doğa Yakınlığı, Uzaktan Çalışma, Organik Yaşam Müstakil Evler, Küçük Araziler, Butik Projeler Orta Satış Fiyatı (Hızlı Artış Potansiyeli), Düşük Kira Getirisi

Sonuç

Gayrimenkul piyasasının derinliklerini keşfederken, her bölgenin kendine özgü bir hikayesi olduğunu gördük. Bu hikayeleri doğru okuyabilmek, hem yatırımcılar için kazançlı fırsatlar yaratıyor hem de kişisel yaşam alanlarımızı seçerken bize yol gösteriyor.

Türkiye’nin dinamik yapısı göz önüne alındığında, bölgesel analizler sadece bir tavsiye değil, adeta bir zorunluluk haline geliyor. Unutmayın, doğru bilgi ve yerel dinamikleri anlama yeteneği, gayrimenkuldeki başarının anahtarıdır.

Faydalı Bilgiler

1. Yerel Uzmanlarla Çalışın: Gayrimenkul yatırımında bölgesel farklılıkları en iyi yerel emlak danışmanları ve uzmanları bilir. Onların tecrübelerinden faydalanmak, doğru kararlar almanızı sağlayacaktır.

2. Detaylı Piyasa Araştırması Yapın: Sadece genel piyasa verilerine değil, ilgilendiğiniz mahalle veya semtin sosyo-ekonomik yapısına, altyapı projelerine ve gelecekteki potansiyeline odaklanın.

3. Hukuki Süreçleri Es Geçmeyin: Tapu, imar durumu, iskân belgesi gibi hukuki dokümanları detaylıca inceleyin veya bu konuda uzman bir avukattan destek alın. Gizli masraflar veya sorunlarla karşılaşmamak için bu çok önemli.

4. Uzun Vadeli Bakış Açısı Geliştirin: Gayrimenkul genellikle kısa vadeli spekülasyonlardan ziyade, uzun vadeli birikim ve değer artışı sağlayan bir yatırım aracıdır. Sabırlı olmak çoğu zaman kazandırır.

5. Riskleri Göz Önünde Bulundurun: Ekonomik dalgalanmalar, faiz oranlarındaki değişimler, kentsel dönüşüm süreçlerindeki belirsizlikler gibi potansiyel riskleri değerlendirerek yatırım kararlarınızı şekillendirin.

Önemli Notlar

Bölgesel ekonomik yapı, kentsel dönüşüm ve altyapı yatırımları, demografik özellikler, yaşam tercihleri ve yabancı yatırımcı ilgisi, Türkiye gayrimenkul piyasasındaki fiyat ve talep dinamiklerini doğrudan etkileyen temel faktörlerdir.

Gelecekte sürdürülebilirlik odaklı yeşil binalar ve akıllı şehir teknolojileri, piyasanın ana yönünü belirleyecektir. Her bölge kendi potansiyelini sunar; önemli olan bu potansiyeli doğru analiz edebilmektir.

Sıkça Sorulan Sorular (FAQ) 📖

S: Gayrimenkul piyasasındaki bu bölgesel farklılıkları, sektöre dışarıdan bakan biri olarak nasıl daha iyi anlayabilir ve doğru yatırım kararı alabilirim?

C: Ah, bu soruyu bana o kadar çok soruyorlar ki! Sektöre dışarıdan bakan biri için, bu karmaşık yapıyı çözmek gerçekten kafa karıştırıcı olabilir. Benim size nacizane tavsiyem, masa başında oturup internetten edindiğiniz bilgilerle yetinmemeniz.
Gerçekten o bölgeyi yaşamalısınız. Mesela İstanbul için konuşacak olursak, sadece Sahibinden’e bakıp fiyat kıyaslamak yetmez. O semtin sabah trafiğini, akşamüstü insan yoğunluğunu, yeni açılan kafelerini, hatta esnafıyla sohbet edip nabzını tutmalısınız.
Bir semtte kentsel dönüşüm konuşuluyorsa, hemen o mahalledeki muhtarı ziyaret edin, yerel halk ne düşünüyor, belediyenin planları ne yönde, bunları ilk elden öğrenin.
Ege’ye, Akdeniz’e yatırım yapmayı düşünüyorsanız, bir yaz gelip sadece bir hafta tatil yapmakla olmaz. Kışın nasıl bir yer orası, doktor var mı, markete ulaşım kolay mı, fiber internet çekiyor mu gibi “yaşam” odaklı soruların cevabını bulmalısınız.
Unutmayın, rakamlar bir yere kadar gösterir, ama insan hikayeleri ve o bölgenin ruhu çok daha fazlasını anlatır. Benim tecrübelerime göre, doğru yatırım kararı, sadece cüzdanınızla değil, biraz da ayaklarınızla ve merakınızla alınır.

S: Bahsettiğiniz son dönemdeki ekonomik çalkantılar ve kentsel dönüşüm projeleri, Türkiye’nin hangi bölgelerinde somut olarak ne gibi değişimlere yol açtı?

C: Bakın, bu son dönemde yaşadığımız ekonomik gelgitler ve hızlanan kentsel dönüşüm, Türkiye’nin gayrimenkul haritasını adeta yeniden çizdi, samimiyetle söylüyorum.
En bariz örneği İstanbul. Eskiden ‘prestijli’ denilen, ama deprem riski taşıyan Beyoğlu, Kadıköy gibi merkezi yerlerde, dönüşümle birlikte kiralar ve metrekare fiyatları adeta fırladı.
Özellikle Bağdat Caddesi’nin arka sokaklarında, Fikirtepe’de, bomboş arsalar bir anda lüks konut projelerine dönüştü. İnsanlar bir yandan “evim değerleniyor” diye sevinirken, diğer yandan “bu kirayı nasıl ödeyeceğiz” derdine düştü.
Aynı şehirde, deprem riski düşük, daha çok yeni yapıların olduğu Esenyurt, Başakşehir gibi yerlerde ise, kredi faizlerinin yükselişiyle satışlar bir duraksama yaşadı.
Ege ve Akdeniz’e gelince… Uzaktan çalışma modeliyle birlikte, özellikle İzmir’in Çeşme’si, Alaçatı’sı veya Muğla’nın Bodrum’u, Fethiye’si gibi yerlere, eskiden sadece yazlıkçıların gittiği bölgelere, şehir hayatından bunalmış, “biraz toprağa dokunalım” diyen insanların inanılmaz bir akını oldu.
Oralarda arsa fiyatları, küçük evlerin bile kiraları, inanın İstanbul’daki lüks semtlerle yarışır hale geldi. Benim kendi gözlemim, bu değişimlerin en somut halini, bir yandan metropollerdeki “lüks dönüşüm” çılgınlığında, diğer yandan da sahil kasabalarındaki “kaçış” trendinde net bir şekilde görebiliyoruz.

S: Gelecekte sürdürülebilir ve akıllı ev konseptleri ile teknolojik entegrasyonun bölgeler arası dengeyi değiştireceğini öngörüyorsunuz. Bu, özellikle taşraya yönelen talep için ne anlama geliyor ve yatırımcılar neye dikkat etmeli?

C: Evet, bu konu benim de heyecanla takip ettiğim bir alan. Taşraya yönelen talebin artmasıyla birlikte, “akıllı köy evleri” ya da “eko-çiftlikler” gibi konseptlerin daha çok konuşulacağını görüyorum.
İnsanlar artık sadece şehirden kaçmakla kalmayacak; kaçtıkları yerde de şehrin konforunu ve teknolojisini arayacaklar. Bu ne demek biliyor musunuz? Geleneksel bir köy evi alıp bırakmak yerine, o evin enerji verimliliğinin ne durumda olduğu, internet altyapısının (fiber optik olması şart!), hatta evin kendi enerjisini üretip üretmediği (güneş panelleri gibi) gibi detaylar çok daha belirleyici olacak.
Taşraya yatırım yapmayı düşünen birisi olarak, benim size en önemli uyarım şudur: Sadece doğayla iç içe olma hayaline kapılmayın. O bölgenin belediye hizmetleri, sağlık kuruluşlarına yakınlığı, çocuklarınız varsa okul imkanları, hatta sosyal etkinliklerin olup olmadığı gibi “yaşam kalitesi” unsurlarına mutlaka bakın.
Geleceğin gayrimenkul trendi sadece güzel manzaradan ibaret olmayacak; aynı zamanda “yaşanabilir” ve “sürdürülebilir” olmasıyla öne çıkacak. Bir arsa alıyorsanız, imar durumu ve çevresindeki gelişim planlarını çok iyi araştırmalısınız, çünkü bir bakmışsınız yanı başınıza dev bir rüzgar enerji santrali ya da bambaşka bir şey kurulmuş.
Yani, hayalperest olun ama aynı zamanda çok ayakları yere basan, gerçekçi bir analiz yapın derim.